Visitors

http://www.geovisites.com/pt/directory/artes_artes-plasticas.php

25 Eylül 2014 Perşembe

Yeni Türkiye'ye Hoşgeldiniz...

Kadınları, kız çocuklarını toplumda ikinci hatta üçüncü sınıf vatandaş haline getirmek adına yeni adımlar atılan, geleceğimizden ciddi anlamda kaygılar duymamız konusunda istikrarını hiç kaybetmeyen yeni Türkiye'ye hoşgeldiniz!..

Neşet Ertaş...

"Derken, iğne atsan yere düşmez bir kalabalığın arasından geçerek, alkışlar eşliğinde salona girdi Neşet Ertaş. Gövdesinde sadece kendi ağırlığını değil, aynı zamanda Pir Sultan Abdal'ın, Karacaoğlan'ın, Emrah'ın, Dadaloğlu'nun ve Âşık Veysel'in ağırlığını da taşıyormuş gibiydi o sırada. Duruşu, bildiğimiz 'sahne duruşları'ndan fersah fersah uzaktı bu yüzden. Hatta bu duruş ilk bakışta insana 1960'lı yılların duruşlarını hatırlatsa da, onlardan çok daha eski ve çok daha yaşlıydı. İçinde, dünya malını elinin tersiyle bir kenara iterek varlığını insan sevgisi üzerine inşa eden uçsuz bucaksız bir aşiretin allı yeşilli renkleri ve sesleri vardı."
Hasan Ali Toptaş / Harfler ve Notalar'dan

24 Eylül 2014 Çarşamba

Yırca Köyü'nde Kolektif Yaşam...

Manisa'nın Soma ilçesinde zeytinlik alanlara termik santral yapılmasına engel olmak amacıyla zeytinliklerinde gece gündüz nöbet tutan Yırca köyü halkından kolektif yaşama dair dayanışma örnekleri. Zeytin ağaçlarının altında önce pişiler yapılıyor, ardından hep birlikte yine kendi yaptıkları peynir ve reçeller eşliğinde yeniliyor. Yırca köyü halkının zeytinliklerini termik santrallere peşkeş çekmeye hiç mi hiç niyetleri yok...
Foto: Ali Bülent Erdem

23 Eylül 2014 Salı

Taylan Özgür...

Bir anne en acı neresinden vurulur?: Yavrusundan...
“İnsanı, ülkeni, güzeli sevdiğin için doğrudan, halktan, haklıdan yana başkaldıran bir yüreğe sahip olduğun için kokuşmuş düzeni sarsacak bir başkaldırının gençlik içinde filizlenip örgütleyen ülkeye yayılmasından korktukları için; TAYLAN ÖZGÜR, bundan tam kırkbeş yıl önce ilk tetiği Beyazıt Meydanı'nda sana çektiler, seni sırtından kurşunladılar.
Kırkbeş yıl içinde aynı nedenle kaç güzel, kaç yiğit insan daha faili meçhul ya da katili bilinen cinayetlerin kurbanı oldu, tam bilemiyoruz. Ancak haklı ile haksızın, doğru ile yanlışın savaşları hiç bitmeyecek. Haklıların, doğrudan yana savaşan yiğitlerin öldürülmesi, hakkı, doğruyu ortadan kaldırmayacak,
Bedeli çok ağır da olsa sonunda hep hak ve doğru, insanlık geçerli olacak.
Seni sevgi, özlem ve onurla kucaklıyoruz.
Annen Necla ÖZGÜR”

Gezi'nin ve Soma'nın Dili Karikatürleri...

Konak Belediyesi'nin 13. Türkçe Günleri, 26- 29- 30 Eylül- 1 Ekim 2014 tarihlerinde düzenleniyor. Etkinlik 2 karikatür sergisine birden ev sahipliği yapacak. Ayrıca Murteza Albayrak ve Mustafa Yıldız karikatür işliklerine katılacak.
29 Eylül Pazartesi günü, Eray Özbek, Halit Şekerci, Murteza Albayrak ve Mustafa Yıldız’ın karikatürlerinden oluşan “Dil/imler” sergisi Özel Çamlaraltı Kolejinde açılacaktır. İzmir Karikatürcüler Platformu’nun 22 çizerle katıldığı “Gezi’nin ve Soma’nın Dili” karma karikatür sergisi Dr. Selahattin Akçiçek Eşrefpaşa Kültür Merkezi’nde saat 13.15’de açılacaktır.
Sergiye katılan çizerler: Ayten Köse, Barış Baklan, Bayram Bağcı, Birol Çün, Cem Çevikayak, Cem Güzeloğlu, Cemalettin Güzeloğlu, Deniz Dokgöz, Ekrem Kılıç, Eray Özbek, Ercan Baysal, Halit Şekerci, İsmail Çelebi, Levent Dağaşan, Lütfü Çakın, Mehmet Tevlim, Menekşe Çam, Murat Asın, Mustafa Yıldız, Özge Ulu, Saadet Demir Yalçın, Sabri Ergüder.

20 Eylül 2014 Cumartesi

Yaşama Dair...

Bazen içinde bulunduğumuz durumların vermiş olduğu imkanların tadına doyulmaz. Üstte yavaş yavaş mis kokular yayarak pekmez olmaya yüz tutan üzüm şırasının aheste aheste kaynaması, altta ağır ağır yanan odun ve çubuk ateşinin seyri. Bir kenara çekilmiş közlerin içinde pişirilmiş kırmızı biber, patlıcan ve patatesle tarifsiz bir ziyafet, üstüne odun ateşiyle yanan semaverde demlenmiş çay. Medeniyetten, pahalı lezzetlerden, sosyal medyadan uzak kalmışız ne gam. Küçük bir radyo eşlik ediyor bu ortama. Mis gibi bağ havasında gün batımına kadar pekmezin her aşamasına şahit olmanın güzelliğiyle ne yorgunluk kalır ne de açlık, daha ne olsun... :))

18 Eylül 2014 Perşembe

Salvador Allende...

11 Eylül 1973
Her sabah olduğu gibi saat 7’de yataktan kalkıyor ve ilk iş olarak radyoyu açıyor Pablo Neruda. Radyoda Salvador Allende konuşuyor.
Bugün başka bir gün.
11 Eylül, sabah. Saat 6.20
Başkan Allende bir telefonla askeri darbe hakkında bilgilendiriliyor. Derhal alarm veriyor ve Unidad Popular (Birleşik Halk) hükümetini savunmak amacıyla hükümet sarayı La Moneda’ya doğru hareket ediyor. Sarayda kendi etrafında topladığı insanlarla durumu değerlendiriyor.
Bir saat içinde tam üç defa radyo üzerinden halka seslenme imkânı buluyor Başkan Salvador Allende. Her seferinde teslim olmayacağını açıklıyor ve halkı da direnmeye çağırıyor.
Saat 8.15
Hükümet Sarayı sarılmış durumda. Faşist cunta hoparlör üzerinden Başkan Allende’yi teslim olmaya çağırıyor. Teslim olduğunda kendisine, ailesi ve yakın çalışma arkadaşlarıyla birlikte hava yolundan ülkeyi terk etme imkânı sağlanacağı vaad ediliyor.
Saat 9.15
Hükümet sarayına ilk makineli tüfek saldırıları başlıyor. Saraydan karşılık veriliyor. Durum ciddi. Faşizmin tankları harekâta geçiyor. Hükümet sarayı havadan bombalanıyor. Saraydan karşılık veriliyor. Kıyasıya bir çatışma. Az sayıdaki silah ve adamla faşist saldırganları geri püskürtme şansının olmadığının farkında Allende. Fakat teslim olmuyor, son dakikaya kadar ülkesini, devrimci hükümeti ve kendisini savunuyor.
Hükümet binası yanıyor.
Saat 16.00
Gezite’de darbenin 39. yıl dönümünde yayımlanan Süleyman Altunoğlu’nun Milli irade mi halkın iradesi mi? yazısı da Şili’nin 11 Eylül’ünü tartışıyor ve “Halkın çıkarlarını yasal yollardan korurken, düzenin yasaları sizi korumaz,” diyor. “İlkinin istisnası oldu ama ikincinin hiç olmadı.”
Hükümet sarayındaki son direniş de kırılıyor. Durumun umutsuzluğu karşısında, Şili halkının seçtiği Unidad Popular hükümetinin başkanı Salvador Allende’nin, faşistlerin eline geçmektense intihar ettiği tespit ediliyor.
11 Eylül 1973 -başka anlamlarıyla birlikte- Salvador Allende’nin halkların kalbinde ve bilincinde sonsuzluğa ulaştığı gün olarak not ediliyor tarihe...
Çağlar Mirik - Yar Yayınları Editörü

(Görsel: Ramona Parra Brigade (RPB) graffiti kolektifinin bir çalışması.)

17 Eylül 2014 Çarşamba

Memleketimden insan manzaraları...

Üstteki fotoğraf Denizli-Manisa karayolu, Salihli civarında bir bağdan... Yoldan araçla geçerken yakalamaya çalıştığım bir kare. İleride görülen bağ evinin üzerinde bağ bozumu için özellikle doğudan gelen işçilerin yatak ve yorganları yığılı. Soldaki mavi brandalı yer ise muhtemelen banyo ve tuvalet için derme çatma yapılmış. Asma gergi telleri üzerinde ise taşıma suyla yıkadıkları çamaşırları asılı. Onların temiz suları, elektrikleri, mutfakları, internetleri yok bu süre içerisinde. İlkel sayılabilecek şartlarda yaşıyorlar ve okullar açılmasına rağmen hâlâ çocuklarıyla birlikte ekmek parası kazanma derdindeler. Çoğu işçi ise bağların yanındaki açık alanlara çadır kurup zorlu şartlarda yaşıyorlar. Alttaki fotoğraf ise Turgutlu otogarından bir kare. Bu işçilerin dönüşleri ise tam bir çile, otogarlarda perişan halde saatlerce bekliyorlar memleketlerine gidecek otobüsler için... Ve, bütün bir yaz ve güz dönemi boyunca bağlarda, tarlalarda en ağır şartlarda çalıştırılan bu insanlara küçümseyerek, aşağılayarak bakan, çeşmelerinden bir bidon su doldurmalarına izin vermeyen insanların sayısı da ne yazık ki azımsanmayacak kadar çok...

Pekmez yapımı...

Manisa'nın o güzelim üzümlerinden, odun ateşinde pekmez yaptık... :))
Molasses production...